>Mançalı Şövalye Müzikali

>Tahmin edeceğiniz gibi bu “Mançalı Şövalye” Don Kişot. Bu sene içim dışım Don Kişot oldu, her açıdan inceledim kendisini artık herhalde. Seneye kendime başka bir kahraman bulmalıyım.

Konuyu özetleyecek olursak, bizim Cervantes kiliseye karşı gelmek suçundan hapishaneye düşer ve bu sırada mahkumların sorgusundan kurtulmak için elindeki oyunu; “Don Kişot”u mahkumlara oynatır. Birkaç saatlik bir zaman dilimi içinde Don Kişot’un hemen hemen her önemli detayı işlenir. Bol bol müzik, bol bol edebiyat. Bu arada Don Kişot’umuz da Murat Göksu idi, bakalım kimler tanıyacak 🙂
Süreyya Operası; yine fotoğraf çekmek yasaktı. Anca böyle internet görselleriyle derdimi anlatabiliyorum.
Beni kalbimden vuran yine kıyafetler oldu. Böyle gösterilerde kendimi oraya ait hissediyorum, ben hiç 21. yüzyıl insanı değilim gerçekten. Bir de yine bir Don Kişot hissi; erdem ve soyluluk için savaşmak; önemli olan amacın için savaşmış olmak, yenmek ya da yenilmek değil… Artık bize ne kadar uzaklaşmış kavramlar değil mi?
Hıncal Uluç da oradaydı; yanında minicik bir etekle, bu buz gibi havada naylon çorap dahi giymemiş bir genç kızla. “Sensin su testisi!” dememek için zor tuttum kendimi.
This entry was posted in müzikal, Süreyya Operası. Bookmark the permalink.

52 Responses to >Mançalı Şövalye Müzikali

  1. Modafobik says:

    >Ooo yasak masak uğramamış buraya bakıyorum, kültür-sanat dopdolu yine! Sevindim ya :))

  2. >Ay sen Türkleri tanımıyor musun, yasak masak dinler miyiz biz :p Hem toptan kapatsalar bile nolur ki, gitmeyi yasaklamıyorlar sonuçta :)) Aklında olsun wordpress'e yedekledim blogu. Aynı adres, sonu wordpress sadece. Giremezsen falan 🙂

  3. ry says:

    >hıncal abi 'ye saygımız sonsuz. bişey yapamasa da yanında aksesuar olarak gezdiriyor. hugh hefner 'dan özenmiş olacak.inş. fotoğraf çekmenin serbest olduğu bir kültür-sanat etkinliğine katılacaksın. ya da yasak masak dinlemeyip asılacaksın deflanşöre. resimler google alıntısı. sonra benim lisa ann 'ime laf yapıyosun :((tiyatro, sergi, kültür-sanat iyi hoş da hala yüzüklerin efendisi 'ni izlemedin dimi? hem diyosun 21. yüzyıl insanı değilim hem de yüzüklerin efendisi 'ni izlemiyorsun :(( sorarım sana, ne öğrendin don kişot 'tan?

  4. >Utanıyorum ya, düşünsene o kadar insanın içinde uyarı aldığımı. Sadece başlamadan önce sahnenin bir fotoğrafını çekebildim, o da karanlık çıktı; ah bu makinelerin gözü kör olsun:( Sen benim Don Kişot'umla Lisa Ann'i mi karşılaştırıyorsun! Don Kişot erdem timsali, öyle ki dünyanın kötülüklerini görmeyecek kadar. Hep "yaşamanın en büyük yanlış" olduğuna dair sözler geçiyor başkalarında ve o inatla çürütüyor tezlerini. Bence bu azmi etkileyici 🙂 Yüzük kardeşliğindeyim hala ayrıca. Son birkaç gündür nasıl yaşadığıma inanamazsın ya ry. Toplam 1-2 saatlik bir boşluk olsa izleyeceğim kalanını da, ama 10 dk 10 dk da izlenilmez ki; saygısızlık artık o kadarı da :))Ayrıca Hıncal'a kızgınım. Süs gibi gezdiriyor hakikaten yanında kızları!

  5. >bende bakayım bilet bulabilecekmiyim.

  6. >Bu akşam var ama boş yer yoktur sanırım. Bir de 6 nisanda var, ona şimdiden bakarsanız bulabilirsiniz, anca 🙂

  7. ry says:

    >bence don kişot 'a bakış açılarımız farklı. aslında bir şovalye, bir kahraman gibi gösteriliyor ama kitaptaki ince noktalar don kişot 'u sevmemi engelliyor.her şeyden önce adamın kölesi var. uşağı olarak çevirmişler kitapta ama ingilizce 'sinde servant yazıyor. kahramanların kölesi olmaz. yine don kişot 'un sancho 'yu arkadaş veya yoldaş gibi gördüğünü savunurlar ama asla kendine denk tutmamıştır. don kişot ata binerken sancho eşeğe biner. bunlar gibi küçük ayrıntılar don kişot tan soğuttu beni.

  8. >Aslında benim Sançoyla ilgili başka bir fikrim var. Onun bağlılığı bence biraz insanüstü, neredeyse aşk gibi. Müzikalde de hep "Ben onu severim, ben onu düşünürüm" kısımları vurgulanıyor. Belki köle bağlılığı da diyebiliriz ama, bilmiyorum aşk gibi.Sanço'yu homoseksüel, Don Kişotu da heteroseksüel olarak düşünürsek; Sanço daha gerçekçi, Don Kişot ise hayallerde yaşıyor. Sanço daha naturel, Don Kişot şaşaayı seviyor. Bir de bu açıdan bak 🙂

  9. >enemmm ben de güzel insanım, ben de yorum yaparım ama oyunu izlemedim. nası olcek o iş. dur o zaman hıncal ağadan sardıyarım. efenim vakti zamanında burnum kendisi tarafından tacize uğramıştır bir cenaze sırasında. çeykkk len elüğüüüü diyerekten de geri püskürtülmüştür. dur len tamam çeyk len elüğüüü diye bağırmadım ama şöyle haşince ittiriverdim… burdan hıncala sesleniyorum; su testisi sensin, samanyolu galaksisi de sana girsin…

  10. >Burnun mu :)) Taciz kelimesini görünce bir heyecanlanmıştım, hemen "azgın teke" "pis sapık" gibi sıfat tamlamaları kafamda uçuşmuştu. Sükut-u hayale uğradım ama yapacak bir şey yok. Burnunu taciz etmiş olması, kendisinin de bir testi olduğu gerçeğini değiştirmez :))

  11. >ehehe bugün burnumu yarın kim bilir neremi neremi yani:) ayrıca cenazedeydik yav o kadarını yapabilmiştir. ayrıca da elletmem ben burnumu kimseye öyle. ala ala…:)))

  12. ry says:

    >@francesca mckennitt; ben oyunu izlemedim, kitap üzerinden yorum yapıyorum. sancho 'da bir köle bağlılığı var ama aynı zamanda don kişot 'a duyulan bir acıma da hissediliyor. hıncal durumu için de şu bir gerçek, genç kadın insanı gençleştiriyor. bu bize başka bir şey daha gösteriyor, kadınlar para veya şöhret için sevmedikleri biriyle beraber olabiliyormuş.

  13. >Kedi o da doğru, cenazede taciz 🙂 Neyse canım Hıncal bu ne yapacağı belli olmaz, 1 metrelik mesafeyi korumak lazım :p

  14. >ry evet acıma olduğu doğru, çok net. Ama işte o sahneler nedense bende böyle bir izlenim uyandırdı. Don Kişot'ta her şey o kadar simgesel ki, sürekli her şeyin ardında bir anlam aramaya başladım artık.Var tabii, yok demedim ki ben. Ama olmamalı. O gün yanındaki sevgilisi miydi başka bir şey mi bilmiyorum. Aralarında hiç temas yoktu sonuçta. Ancak kendinden 50 yaş küçük insanlarla beraber olduğu bilinen bir şey. Bunu da benim midem kaldırmıyor. Büyük ihtimalle genç erkek de yaşlı kadınları gençleştiriyordur ancak bu yolu seçen pek az. Bu konuda tek suçlu erkekler değil. Kendini kullandıran kadınlardan nefret ediyorum.

  15. ry says:

    >jaguar 'ı olan bayanlar beni kullanabilir :))

  16. >Bu gidişle kötü yola düşersin sen ry :)) Bir gün olur da jaguarı olan birini tanırsam iletirim. Şimdilik genelde metrobüs kullanıyoruz:p

  17. >Sanat aşkına hayranım ya 🙂

  18. >Bilinçaltınıza işliyorum sizin de yavaş yavaş, seneye bütün bloggerlar sanat müdavimi olacak! -Ali Ağaoğlu2-

  19. ry says:

    >@francesca mckennitt ; "Aralarında hiç temas yoktu sonuçta."aralarında temas olsa testi kırılmıştı. şimdi helva yiyor oldurduk.

  20. >Yazık ya, öyle deme :)) Kimbilir, binbir çeşit ilaç var piyasada. Hem genç kadın insanı gençleştirir demiştin :p

  21. ry says:

    >insanın ruhunu gençleştiriyor, yaşama isteğini canlı tutuyor ama yorgun bir kalbi yenilemiyor.

  22. >Ama Lamarck'a göre de kullanılan organlar gelişir. Yani organdan kastım kalp, yanlış anlama 🙂 Düzenli bir seks hayatı varsa kalbi daha dayanıklıdır. Ama 70 yaşında bu teori ne kadar geçerli bilemem tabi :))

  23. ry says:

    >kusura bakma ama lamarck şans eseri ünlü olmuş basit bir botanikçi. bitkilerde yaptığı gözlemleri hayvanlara ve evrime uyarladı ama bu tezi çürütüldü.kalp sürekli çalışan bir pompadır. pompaları ara ara yağlarsın, bağlı olduğu boruların bakımını yaparsın, iç basıncı kontrol altına alırsın. zaman geçtikçe pompa eskir, borular paslanır, en ufak bir basınç artışında patlar ve pompa bozulur. sevişme esnasında nabzın 120-130 arasında olduğunu dikkate alırsak, hıncal abinin pomba çok bile dayanmış.

  24. Profösör says:

    >Hayırlı bir cumartesi dilerim..

  25. >Francesca,Birsey izledigimde benide en cok kiyafetler ve takilar etkiler ..Cok komikti su Hincal Ulucun mini etekli kiz arkadasi Guzellik icin kadinlar neler yapiyorlar 🙂

  26. burkan says:

    >hepsi iyi güzelde murak GÖKSU ismi farklı çağrışımlar yaptı nedense:D:D

  27. huyumkurusun says:

    >Sanat dolu güzel bir yazı daha.:):)

  28. >ry, ne yolla ünlü olduğunu bilmiyorum ama bence Lamarck'ın teorisi önemli. Hep verilen bir örnek vardır ya, işte kaslı babanın çocuğu kaslı olmaz; o yüzden teori yanlıştır vs. Kaslı babanın çocuğu kaslı olmaz ama spora yatkınlığı bir şekilde genlerine işlenir, genlerin yaşam boyunca değiştiği biliniyor. 10 nesil gibi bir süreçte de bu gen artık yerleşmiş olur. Yaşadığı döneme göre, ileri düzeyde görüşler ve evrim teorisinin çıktığı yer burası bana göre. Ancak ortak ata mantığını oturtamamış, tezlerini detaylandırıp düzgün bir temel kuramamış; en büyük hatası burada.Hıncal abinin pompa işte o yüzden dayanmıştır herhalde 🙂 Sevmiyorum o adamı hiç.

  29. >Profösör sizi görmek ne güzel 🙂 Kaybolduğunuzu sanmıştır. Size de, umarım yine bir yanınızda eşiniz bir yanınızda anneniz vardır 🙂

  30. >Clementine, değil mi kadınlar neler yapıyor. Bir müze geziyorsun, binlerce sene önce bile en çok takı yapılmış. Geçen gün Asurluların sergisine gittim, 5000 senelik kozmetik kapları vardı :))

  31. >Burkan bana hiç çağrışım yapamadı nedense, hala Göksu muydu Gökçe miydi karıştırıyorum :)) Neyse ya, sakin ol şampiyon, ben sana bulucam temiz bir aile kızı :p

  32. >huyumkurusun, ne güzel işte; keşke hayat hep böyle olsa :))

  33. ry says:

    >ayrıldığımız bir nokta daha. çocuğa sporcu geninin geçmesi babasının sporcu olmasından mıdır? yoksa o gen zaten her çocukta bulunuyordu ama babası sporcu olduğundan çocuk küçük yaşta spora başlayıp bu geni ön plana mı çıkarmıştır? gen aktarımı karmaşıktır ama yoktan gen var etmez. en azından mutasyona uğramadıkça. o çocuğa geçen genler, sadece anne babasından değil onların da anne babasından ve onların da anne babasından gelir. ikinci dünya savaşında hitlerin üstün alman ırkı yaratma çabası da lemarck 'ı haksız çıkarmıştır.yine lamarck 'ın ünlü zürafa örneği vardır. ilk başlarda zürafaların boyunları kısaydı sonra dallardaki yapraklara uzanarak boyunları uzadı der. ama dediğini kanıtlayan kanıtlar yok. en azından eski zürafa ve şimdiki zürafa arasındaki geçişi gösteren fosil olması gerekmez mi? yine eski mısırdaki hayvan mumyaları incelendiğinde günümüz hayvanları ile arasında bir fark bulunmaz. fiziksel değişimler çok uzun yıllar sürer diyerek savunuyorlar evrim düşüncesini ama tarih öncesi timsahlar ve günümüz timsahları arasında dişe dokunur fark gösteremezler ve timsahı istisna olarak gösterirler.darwin 'in evrim teorisinin temelini oluşturur. doğal seleksiyon teorisine sonuna kadar katılırım ama evrim teorisinin gerçekliğine inanmıyorum. belki homo sapiens 'den geliyorum ama maymundan asla. ve tarihte farklı insan türlerinin olduğu ama doğal seleksiyona bağlı olarak türlerinin soyunun tükendiğini görürüz.

  34. ry says:

    >ve hıncal uluç 'u ben de sevmiyorum ama adamın haklı olduğu konular var

  35. >Çocuk küçük yaşta spora yönlendirilmese bile o gen, gen havuzunda bulunur. Kendi çocuklarına da geçer, daha sonra çevreyle şekillenir. Eğer çevre faktörü olmazsa, uzun vadede; genlerin bu işlevi yerine getirmesi mümkün. Binlerce seneden bahsediyoruz sonuçta. Hayvanların evrimi konusunda kanıtlar var. Şimdi adını hatırlayamadığım bir balık türü var. Sanırım ışıkla ilgili bir durumdan dolayı, göz çukurlarının yönü nesilden nesle değişmiş; 180 derece hem de. En bariz örnek bu. Bulunduğun çevreye zamanla renk olarak uyum sağlama örnekleri var. Biyolojide canlıları incelerken buna dikkat etmemek mümkün değil; sinir sistemleri, boşaltım sistemleri vs hep ilerleyerek gelişmiş. Ortak ata zaten çok mantıklı.Maymunmuş, homo sapiensmiş çok fark etmiyor da, -benim için yani- kafamı başlangıç kısmı kurcalıyor. Bugün, RNA'ya farklı etkiler uygulasalar dahi evrimleşerek bir şekilde çoğalmayı başardığı biliyor. Ama o elementlerin nasıl olup da bir araya gelerek RNA-DNA oluşturduğunu anlamıyorum. Gerçekten, şuana kadar okuduğum hiçbir teori beni tatmin etmedi başlangıç konusunda. Umarım bir gün çözümleyebilirim.

  36. ry says:

    >o da allah 'ın bir hikmeti işte

  37. >:) Bu senin cümlen değil.

  38. >Şöyle victorian tarzı kıyafetlerle gezip dolaşmak isterdim gerçekten:)

  39. Profösör says:

    >Eşeğimi kaybetmiştim çok da üzülmüştüm ama, en nihayetinde eşeğimi buldum. Şimdi çok sevinçliyim. annem ve eşim de mutlular..

  40. >Kapandığımda bile readerden izledim seni francesca.. pazar sabahı da buradayım.. güzel etkinliklerde sürüyor bıyıklı FRİDA ve rus ressamların tümüne hasta oldum geçen haftalarda iyi geldiler..:))

  41. >FRANCESCAAAA!! NE GÜZEL YORUMLAŞMA BU BÖYLE YAZININ YANINDA EXTRA BİR ŞEYLERDE YAZILMIŞ.HARİKASINIZ SİZ YA..BÖYLE BEYNİ SÜPER ÇALIŞAN BİR GENÇ VERSİYON GÖRMEK HARİKA HİSSETTİRDİ BANA SİZ HEP YAZIN VE YORUMLAŞIN..:))

  42. deep says:

    >don kişot. en sevdiğim roman ve kahramanı. hapiste oynaıyor ha ne güzel buluş. seneye de edmond dantes olsun. monte kristo kontu 🙂 en sevdiğim 2. roman ve kahramanı. sen kombine bilet al süreyya'ya. e tabii hımcalın yanındaki balkan soğuğunu yemedi ki 🙂

  43. >inanırsak; bir de bana sor onu, vallahi içim gidiyor 🙂

  44. >Profesör; Değil mi, ben de böyle olunca bir anda blogumun kıymetini anladım :)) Hep mutlu olursunuz umarım 🙂

  45. deep says:

    >veee frankişot yemeğini bitirmiştir. derslerini çalışmaya başlamadan önce yorumlara yanıt verir. hayat zordur 🙂

  46. >rosemary; Nihayet sen ve yorumların buradasınız! Özlemişim. Pera'ya gittin demek, orada her kenarda köşede bir parmak izim vardır benim :)) Her iki sergi de çok güzel. Blogunda anlatırsın artık.Yorumlaşmadan kastın ry ise ry beni çok yoruyor. O kadar zıtız ki her konuda beyin fırtınası oluşuyor :)) Tüm sebep bu. Teşekkür ederiz yine de 🙂

  47. >Don Kişot, bu gidişle öyle olacak herhalde 🙂 Konserlerine gidemiyorum pek. Onun dışında, Othello hariç tüm balelerine gittim bu yıl sanırım. Olsun tamam, ileteyim hemen :))Yaa evet sorma. Tabi o benim gibi metrobüslerde sürünmüyor, operanın önünden arabasına, ay pardon Hıncal'ın arabasına binmiştir hemen. Gerçi ben salonda da o şekilde duramazdım ya neyse. Bırr.

  48. >Frankişot mu :)) Evet ya hayat zor. Başım çok ağrıyor iki gündür. Çok uyuyorum mecburen. Böyle olunca da hiçbir şey yetişmiyor!

  49. deep says:

    >olsun olsun yetiştirirsin. baş ağrısı hay allah. bilmiyom hiç başım ağrımadı. ne olduğunu bile bilmem. kızların daha çok ağrıyo galiba. neyse migren diil sanırım. eh uyu uyu. sekizde kalkamadın demek :))) insansın sen de :)) frani 🙂

  50. >Bak o bakımdan yerinde olmak isterdim gerçekten 🙂 Bilmiyorum, herkeste farklı etki gösteriyor demek ki. Benim daha çok beynim kafatasımın içinde sallanıyor gibi oluyor :))Sekizde kalkamadım ya, dokuzda kalktım bugün. İnsanım tabii ben de :)) Frani hihih :)) Fly me to the moon!

  51. deep says:

    >come fly with me

Leave a reply to francesca mckennitt Cancel reply